Ölümle Sonuçlanan Trafik Kazalarında Hangi Zararlar Talep Edilir?
(Ölümlü Trafik Kazası Tazminat)Ölümle Sonuçlanan Trafik Kazalarında Tazminat Nasıl Alınmaktadır?Ölen kişinin mirasçıları Ölen kişinin ailesi ( anne ve babası, eşi ve çocukları bazı durumlarda kardeşleri) Ölen kişinin 18 yaşından küçük kızı ve 22 yaşından küçük erkek çocukları talep edebilir ( bazı özel durumlarda yaş aralıkları esnetilebilmektedir.)
(Ölümlü Trafik Kazası Tazminat) Ölen kişi; ölmeden önce her hangi bir insana maddi bir yardımda bulunuyorsa; bu insan ölen kişiden aldığı maddi yardımı ispatladığı takdirde ( hiç bir akrabalık derecesi olmamasına ya da mirasçısı olmamasına rağmen) destekten yoksun kalma tazminatını talep edebilir. Ölen kişi eğer küçük ise; ölen kişinin annesi ve babası ilerde olası olan bu çocuğun gelirinden ya da desteğinden yoksun kalacakları için, destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunabilirler.
Ölümle sonuçlanan trafik kazalarında; ölen kişinin ailesine ve yakınlarına verilen tazminat, kazaya karışan aracın zorunlu trafik sigortasını yaptıran sigorta firması tarafından karşılanır. Eğer ölen kişi zorunlu trafik sigortasını yaptırmamış ise bu durumda; ölen kişinin yakınları tarafından talep edilen tazminat, devlet tarafından güvence altında tutulan; Güvence Hesabı tarafından karşılanmaktadır. Ölümle Sonuçlanan Trafik Kazalarında Hangi Zararlar Talep Edilir?
Daha fazla bilgi almak için lütfen 0507 466 30 63 nolu numaradan aramak veya GERİ ARA İSTEĞİ göndermektir.
Hukukçularımız sizinle en kısa sürede irtibata geçecektir.
BELİRSİZ ALACAK DAVASINDA MANEVİ TAZMİNAT
NASIL VE HANGİ AŞAMADA İSTENMELİ
6100 sayılı yeni Hukuk Yargılama Yasası’nın 107.maddesindeki “Belirsiz alacak ve tespit davası”nda manevi tazminat istenecekse, ne zaman, nasıl ve hangi aşamada isteneceği, yasa yeni olduğu için, ancak tartışılarak, ortak bir görüşte birleşilerek saptanacaktır.
Bu konuda bizim görüşlerimiz şöyledir:
1- Manevi tazminatın bölünmezliği ilkesi korunmalıdır
En başta belirtelim ki, bazı ayrık durumlar dışında, manevi tazminatın bölünmezliği ilkesinin korunması gerektiği düşüncesindeyiz.
2- Zarar ve kapsamı belli olduktan sonra, karar aşamasında istenmesi önerisi
Belirsiz alacak davasında kısmi istek söz konusu olmayıp,dilekçelere konulacak olan “harca esas değer” aslında bir “kısmi istek” değil, davanın türü ve niteliği gereği “edaya dönük bir tespit davası” olduğunun simgesidir. Çünkü, bu dava, Yasa’nın 109.maddesinde ayrıca yer alan bir “kısmi dava” değil, “belirsiz alacak davası”dır. Bu yüzden, harca esas değerin, “geçici istek sonucu” ya da “asgari istek tutarı” olarak algılanması yanlış olur. Yasa’nın 107.maddesi 1.fıkrasında “…alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir” açıklamasında, asgari miktar denilmekle yetinilmeyip “değer”den sözedilmiş olması, harca esas rakamın bir “kısmi istek tutarı” olmayıp,“simgesel” bir nitelik taşıdığının göstergesidir.
O halde, “belirsiz alacak davası” açılırken dilekçeye konulması zorunlu “harca esas değer”in içinde “manevi tazminat” unsuru bulunmamaktadır. Hem, harca esas değer “kısmi istek tutarı” olarak nitelenirse, bunun ne kadarının maddi tazminat ve ne kadarının manevi tazminat karşılığı olduğunun belirtilmesi gerekecektir ki, bu, manevi tazminatın bölünmezliği ilkesine aykırı düşer.
Peki, “belirsiz alacak davası” dilekçesi, manevi tazminat isteğini de içermekte midir? Bilineceği üzere, yargılama sonucu toplanacak kanıtlara, kusur ve hesap bilirkişilerinin raporlarına göre belirlenecek tazminat tutarı “maddi tazminata” ilişkindir. O halde manevi tazminat nerededir?
Şöyle de soralım: Belirsiz alacak davasının karar aşaması öncesinde, davacı yargılama sonucu belirlenen “maddi tazminat” tutarı için harç yatırırken, “manevi tazminat” istek tutarlarını da açıklayıp harcını yatırabilecek midir ve böylece hem maddi hem manevi tazminatın hüküm altına alınmasını isteyebilecek midir ?
Biz buna olumlu yanıt veriyoruz ve başlangıçta dava dilekçesinde maddi tazminatla birlikte “manevi tazminat” da istendiğinin belirtilmesi koşuluyla, “belirsiz alacak davasının” karar aşaması öncesinde davacı, toplanan delillere, kusur ve sorumluluk derecelerine bakarak ve son aşamada belli olan “zarar ve kapsamını” dikkate alarak ne kadar “manevi tazminat” istediğini açıklamalı, harcını yatırmalı; mahkemenin yargıcı da takdir yetkisini kullanarak, (BK.m.42/2,TBK.m.50/2) maddi tazminat ile birlikte manevi tazminat hakkında da karar vermelidir, diyoruz.
2- Manevi tazminat için ayrı bir dava açılması usul ekonomisine aykırı olacaktır.
Burada, “kısmi istek”te bulunulmadığı, belirsiz alacak davasının manevi tazminatı içermediği ileri sürülerek, ayrı bir “manevi tazminat” davası açılması ve bu davanın önceki dava ile birleştirilmesi ya da bağımsız olarak sürdürülüp sonuçlandırılması gerektiği savunulabilir. Ancak bunun usul ekonomisine aykırı olacağı, gereksiz iş ve zaman kaybına yol açacağı düşünülmelidir. 107.maddenin gerekçesinde belirtildiği gibi “miktar ya da değeri belirsiz bir alacak için dava açılması gerektiğinde birtakım sınırlamalar getirmek, dava içinde yeni taleplere veya o davanın dışında yeni davalara yol açmak, usûl ekonomisine aykırı bir durum yaratacaktır.”
Sonuç olarak, dava dilekçesinde maddi tazminatla birlikte “manevi tazminat” da istendiğinin belirtilmesi koşuluyla, “belirsiz alacak davasının” karar aşaması öncesinde davacının “manevi tazminat” istek tutarlarını açıklayıp, harcını da yatırmasından sonra, yargıcın takdir yetkisini kullanarak ((MK.4, BK.42/2-44/2, TBK.50/2-52) maddi tazminatla birlikte “manevi tazminat” hakkında da karar vermesinin en doğru uygulama olacağı düşüncesindeyiz.
3- Manevi tazminat miktarı başlangıçta açıklanırsa ölçüsüz bir istek olur
Manevi tazminat konusunda şunu da açıklığa kavuşturalım :
Manevi tazminat, başlangıçta dava açılırken miktar belirtilerek istenemez mi ? Elbette istenebilir. Ama bu, ölçüsüz ve rasgele bir istek olur. Oysa, “belirsiz alacak davası”nın sağladığı geniş olanaklarla deliller toplandıktan, olayın boyutları, kusurun derecesi ve sorumluluğun ağırlığı saptandıktan, bilirkişi incelemesi yapıldıktan, zarar ve kapsamı kesin belli olduktan sonra, ne miktar manevi tazminat istenebileceği konusunda az çok bir fikir edinilmiş, bir ölçü belirlenmiş olacaktır.
Bu yüzden diyoruz ki, başlangıçta ölçüsüz bir manevi tazminat isteği yerine, belirsiz alacak davasının sağladığı geniş olanaklardan yararlanılmalı ve manevi tazminat miktarları karar aşamasına gelindikten sonra açıklanmalı; karar öncesinde maddi ve manevi tazminatın harçları birlikte yatırılmalıdır.