Loading...

Ölümlü Trafik Kazası Tazminat

Ölümlü Trafik Kazası Tazminat; Sigorta ettirenin kazaya neden olması ve hata sahibi taraf olması durumunda, kendi hatasına denk gelen tazminat istekleri teminat kapsamında değildir.

Zorunlu trafik sigortası, sadece üçüncü şahısların parasal ve vücudu zararlarını karşılamak için tüketilir. Kazaya sebebiyet veren sigortalı aracın sahibinin ailesinin (eş, çocuk, kardeş) - tıpkı vasıtada olsalar dahi - parasal yahut ruhani tazminat istekleri karşılanmaz.

Gelir yahut kâr kaybı, iş durması ve kira mahrumiyeti gibi kazaya karışan araca tabi dolaylı olarak meydana gelen zararlar sebebiyle istenecek tazminat istekleri, trafik sigortası yönünden karşılanmaz.

Kaza sırasında sigortalı vasıtada zarar görenlerin yanında bulunan bagaj ve benzeri. nesne dışında vasıtada taşınan malların uğrayacağı zararlardan ötürü meydana çıkan talepler teminat dışıdır.

Trafik kazasında hata yapan taraf olan vasıta mecburi trafik sigortasına sahip değilse, parasal cezaların yanında vasıta sahibi, hatası mevcut olmayan tarafın vefat yahut sakat kalma gibi bedensel zararlarını ferdi olarak ödemekle yükümlüdür. Eğer vasıta sahibi hasarınızı tazmin etmiyorsa, devletin açtığı Güvence Hesabı’ndan tazminat talep edebilirsiniz. Bu hesap, mecburi trafik sigortası bulunmayan araçların gerçekleştirdikleri kazaların yanında, kazayı yapan aracın teşhis edilemediği durumlarda, zarar gören vasıta sahiplerini güvenliğini sağlamak için açılmıştır.

Daha fazla bilgi almak için lütfen 0507 466 30 63 nolu numaradan aramak veya GERİ ARA İSTEĞİ göndermektir.
Hukukçularımız sizinle en kısa sürede irtibata geçecektir.

Tazminat ve zarar kavramları

         a)  Tazminat, haksız eylem veya hukuka aykırı bir olay sonucu, isteyerek (kasıtlı)  veya istemeyerek (taksirli) verilen maddi ve manevi zararların karşılığının “ödenmesi” veya “ödetilmesi”dir.

              Zarar, öğretide dar ve geniş anlamda olmak üzere iki türlü tanımlanmaktadır. 

              Geniş anlamda zarar, kişinin hukukça korunan maddi ve manevi varlıklarında istenci dışında meydana gelen olumsuz değişiklikler, eksilmeler ve yitiklerdir.

              Dar anlamda zarar, bir kimsenin malvarlığında istenci dışında meydana gelen eksilmedir. Buna kısaca “maddi zarar” denilmektedir.

                       

Maddi zarar, genellikle fark kuramına dayandırılmakta ve “malvarlığının aktifinin azalması ve pasifinin artması veya kazanç kaybına uğranılması;  zarar verici eylem veya olay olmasa idi, malvarlığının alacağı durum ile eylem sonucu aldığı durum arasındaki fark”  olarak tanımlanmaktadır.

Fark kuramı daha sonra yumuşatılarak, geleneksel malvarlığı anlayışına bağlı zarar kavramının kapsamı “normatif zarar” kuramıyla  genişletilmiş; parayla ölçülebilen bazı değerlerin eksilmesi veya yitirilmesi de maddi zarar kabul edilmiştir. Örneğin, haksız eylem sonucu beden gücü eksilen kişinin henüz bir işi ve kazancı bulunmasa bile çalışma ve kazanç

elde etme yeteneğini belli bir oranda veya tümüyle yitirmiş olması ya da çalışan kişinin kazancı azalmasa bile aynı kazancı elde ederken sakatlığı oranında daha fazla güç harcayacak olması, tazminat isteminin haklı nedeni kabul olunmuştur. Bu konuyu ilerde can zararlarına ilişkin bölümlerde geniş biçimde ele alacağız ve başka örnekler vereceğiz.

         b) Zarar, sorumluluk hukukunda “tazminat” borcu doğuran koşulların en önemlisidir. Bir eylem veya olay, hukuka aykırı olmasına karşın, bir “zarar” doğurmamışsa, tazminat da söz konusu olmaz. Bir zarar doğmuş olup da, haksız eylem veya hukuka aykırı olay ile  zarar arasında “neden-sonuç” ilişkisi kurulamıyorsa ya da zarar görenin ağır kusuru veya önlenemez doğa olayı (mücbir sebep) gibi nedenlerle sorumluluk yönünden “nedensellik bağı” kesilmişse, gene tazminat istenemeyecektir.      

         2- Zarardan sorumluluk ve sorumlular
Zarar sorumluları ve zarardan sorumluluk, öğretideki bölümlendirmelere koşut olarak, 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu’nda da “kusur sorumluluğu ve kusursuz sorumluluk” olarak iki ana bölüme ayrıldıktan sonra, kusursuz sorumluluk 1.Hakkaniyet sorumluluğu, 2. Özen sorumluluğu, 3.Tehlike sorumluluğu olarak üçe ayrılmıştır.

         3- Zarar türleri
Öğretide zarar türleri değişik biçimlerde bölümlendirilmekte olup, bize göre şöyle bir ayrım yapılabilir:

         a)  Maddi zarar - Manevi zarar,
b   Kişilere ilişkin zararlar - Nesnelere ilişkin zararlar
c)  Doğrudan zarar - Dolaylı zarar (bağlantılı zarar)
ç)  Doğrudan etkilenenin zararı - Dolayısıyla etkilenenin zararı (Yansıma zarar) 
d) Gerçekleşmiş zarar - Gerçekleşecek zarar
e)  Olumlu zarar- Olumsuz zarar
f)  Somut zarar - Soyut zarar
g) Biz, bu türlere bir yenisini ekliyoruz ve “can zararı - mal zararı” ayrımına yer veriyoruz.

4- Zarar türlerine ilişkin bazı açıklamalar
Yukardaki zarar türlerini, ölüm ve bedensel zararlar nedeniyle tazminat konularıyla ilişkilendirerek şu açıklamaları yapabiliriz:  

         a)  Maddi zarar, hem kişilere hem nesnelere ilişkin zararlarda söz konusu ise de, manevi zarar, yalnızca kişi varlığı zararları içindir.

b) Kişilere ilişkin zarar ile nesnelere ilişkin zarar ayrımında, “nesnelere” ilişkin zararlar, “taşınır taşınmaz mallara, eşyaya ve benzeri şeylere gelen zararlar” anlamında olup; bu tür zararlar  ile zararın değerlendirmesinde söz konusu “malvarlığında eksilme” kavramı birbirine karıştırılmamalıdır. Bu ayrım özellikle, yaygın ve yanlış bir biçimde “can” zararlarının  “malvarlığı zararı” olarak değerlendirilmesinde önem taşımaktadır. Aşağıda can zararları konusunda görüşlerimizi açıklarken bu konu üzerinde çokça duracağız.

            c)         Doğrudan zarar, haksız eylemin ilk ve yakın sonucu olan zarardır. Dolaylı zarar ise, ilk zarara bağlı ve ondan yansıyan zarardır. Dolaylı zarar, bize göre yansıma zarar değil, asıl zarardan kaynaklanan ve onunla bağlantılı olan “ek zarar”dır. Örneğin, trafik kazasında bir organını yitiren kişinin bu zararı doğrudan zarardır. Eğer bu kaza, kişinin çektiği sıkıntılar

nedeniyle ruh sağlığını bozmuşsa, diyabet veya kalp hastalığını tetiklemişse, bunlar dolaylı zarardır ve asıl zararla birlikte  tazminat olarak değerlendirilmesi gerekir.        

         ç)  Haksız eylemden veya hukuka aykırı olaydan zarar gören “doğrudan etkilenen” kişidir. Bu kişinin uğradığı zarardan “dolayısıyla etkilenen” üçüncü kişiler de olabilir.Buna öğretide “yansıma zarar” denilmektedir. Örneğin, trafik kazasında yaralanarak aylarca sahneye çıkamayan şarkıcı yüzünden, konser düzenleyicisi kazanç kaybına uğramışsa, bu kişinin zararı  “yansıma zarar”dır.  Bunun gibi, işverenin ölümüyle işyeri kapanmışsa işsiz kalan işçilerin, tiyatro sanatçısının ölümüyle kapalı gişe oyunun sona ermesi yüzünden kazanç kaybına uğrayan tiyatro sahibinin, sinema oyuncusunun ölümüyle filmi yarıda kalan yapımcının, yıldız futbolcunun beden gücü kaybına uğramasıyla  spor kulübünün, üst düzey yöneticinin ölümüyle kazancı azalan şirketin zararları “yansıma zarar”dır. Doğrudan zarar görenlerden yansıyan bu dolayısıyla zararlar nedeniyle “üçüncü kişi” konumundaki kişilerin tazminat isteme hakları yoktur. 

              Öğretideki kimi görüşler, yukardaki örneklerde "dolayısıyla zarar" gören ve tazminat isteyemeyecek olan kişiler gibi, ölenin desteğinden yoksun kalan (eşi,çocukları, annesi, babası vb.) yakınlarını da "üçüncü kişi" olarak nitelemekte; bu kişilerin doğrudan değil dolaylı zarar gördüklerini, dolaylı zararın bir alt kavramının "yansıma zarar" olduğunu, her ne kadar yansıma yoluyla zarar görenlerin tazminat isteme hakları bulunmamakta ise de, ölenin desteğinden yoksun kalan yakınlara yasal düzenlemeyle bu hakkın tanındığını; yakınların tazminat isteme haklarının yansıma zararın ayrık bir durumu olduğunu ileri sürmekte iseler de, bizce, bu görüşler son derece yanlıştır. Çünkü ölen kişi, ölüm yüzünden zarara uğramadığına göre, bunun yansıması da olmaz. Hem ölen kişinin zarara uğradığından sözetmek doğa yasalarına aykırıdır; onun malvarlığı üzerindeki tasarrufu ölümle sona ermiştir. Zarar kavramı ve zarara uğrama olgusu, yaşamda var olan ve yaşayan kişiler (sağlar) için söz konusudur. Ölen için yaşam sona ermiş, kâr-zarar hesabı bitmiştir. Halk deyişiyle, dünya malı dünyada kalmıştır.     

              Öte yandan,"destekten yoksun kalma tazminatının doğrudan doğruya hayatta kalanların kişiliklerinde doğan bağımsız bir hak (doğrudan zarar) olduğu, bu hakkın onlara ölenden geçmediği" tanımı ile  "yansıma zarar" görüşü çelişmektedir.  

               Zararı, hem destekten yoksun kalan kişilerin “malvarlığının eksilmesi” olarak tanımlayacaksınız, hem de ölenin zararından söz edeceksiniz. Oysa, öldürülen kişi bir zarara uğramamış, malvarlığı eksilmemiş, yalnızca bu dünyadaki varlığı sona ermiştir. Ölenin malvarlığı, mirası (ki varsa) yerinde durmaktadır, eksilmemiştir. Eğer eksilecek veya ortadan kalkacaksa, bunu mirasçılar veya üçüncü kişiler gerçekleştireceklerdir.

              Mantıksal ve ekonomik açıdan bakıldığında “yararlanma” olgusunda, hem nesneler  hem kişiler vardır. Bir kimse “yararlandığı” bir nesneyi, bir eşyasını, bir malvarlığını yitirmişse bu bir “doğrudan zarar”dır. Aynı kişi  ekonomik yönden “yararlandığı”,  kendisine ekonomik yönden destek olan, yardımını gördüğü kişiyi yitirmişse, tıpkı yitirdiği nesne (eşya, para, mal gibi) “doğrudan zarar” görür. Buna yansıma zarar demek yanlıştır. Hem, zarar kavramı, “malvarlığında azalma, ekonomik yönden aktifin azalıp pasifin artması” biçiminde tanımlanmıyor mu ? O halde ölenin ekonomik katkısından yoksun kalınması neden yansıma zarar olsun? Parasal destekliğin dışında, yardım ve hizmet ederek desteklikte bile bir “doğrudan yoksun kalınma” olgusu vardır.            

 

Copyright © MAS Hasar Danışmanlık ve Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti.