(Ölümlü Trafik Kazası Tazminat) Çift Taraflı Kazalarda;
Ölümlü Trafik Kazası Tazminatı : Çift taraflı kazalarda her 2 aracın trafik sigortası sürücünün kusuru oranında oluşan zarardan sorumlu olmaktadır.
Sürücüler için karşı tarafın kusuru oranında, oluşan zarardan talepte bulunma hakkı vardır. Yolcu konumunda olanlar için ise her 2 araçtan talepte bulunma hakkı olup, her 2 aracın trafik sigortası belirlenen kusur oranında oluşan zararı karşılayacaktır.
Yaya konumunda olan kişiler ise araç sürücüsünün kusuru oranında tazminata hak kazanmaktadır.
Ölümlü Trafik Kazası Tazminatı Yargıtay kararları tarafında tek taraflı ve %100 falsolu olarak trafik kazasında ölüm eden bireyin yakınları sigorta şirketlerinden destekten mahrum kalma tazminatını almaktadır. Ancak 26 Nisan 2016 tarihinde uygulanan yasa farklılığı ile eksiklik haline göre tazminat hesaplaması yapılacaktır. Yani misal verecek olursak 26.04.2016 tarihinden evvela büsbütün kendi eksikliği sebebiyle kazada ölüm eden bireylerin yakınları destekten mahrum kalma tazminatı alabilecek iken 26.04.2016 tarihinden sonra büsbütün kendi eksikliği sebebiyle kazada ölüm eden bireylerin yakınları destekten mahrum kalma tazminatı almaya hak kazanamayacaktır.
Ölümlü trafik kazası ortaya geldiği vakit, şayet ölmüş bireyin desteği ile hayatını devam ettiren bireyler varsa, bu bireylere ‘Destekten Yoksun Kalma’ tazminatı ödenmektedir. Sosyal açıdan epey mühim bir ilerleme olan bu tazminat yardımıyla, ölmüş bireyin gerisinde kalanlar, en azından parasal yönden problem yaşamayacaklardır.
Ölümlü trafik kazası tazminatı; kazada kusuru olmayan ve vefat eden kişinin destekten mahrum kalan yakınlarına ödenmesi gereken tazminat çeşididir. Bu tazminat; ölen kişinin yaşı, doğum yılı, kazadaki haklılık payı, maaşı ve pasif çalışma yılı verileri baz alınarak hesaplanır.
Daha fazla bilgi almak için lütfen 0507 466 30 63 nolu numaradan aramak veya GERİ ARA İSTEĞİ göndermektir.
Hukukçularımız sizinle en kısa sürede irtibata geçecektir.
TRAFİK KAZASI ÖLÜM SONRASI TAZMİNAT ALMA;
Trafik kazası ölüm tazminatı almak için profösyonel destek almanız, tazminatın eksiksiz hesaplanmasına olanak sağlar, sorunsuz sonuçlanmasına fayda verir. Mas Hasar Tazminat olarak; profösyonel kadromuz ve konusunda uzmanlaşmış avukat ekibimizle Tazminat Danışmanlığı sizlere davalarda zarar gören tarafın haklarının korunması ve adil bir sonuca ulaşılması için hizmetinizdeyiz.
• Trafik kazası ölüm tazminatı zararın kanıtı: Zarar gören tarafın zararını kanıtlaması önemlidir. Bu, delillerin doğru şekilde sunulması ve zararın neden-sonuç ilişkisinin açıkça gösterilmesi gerekmektedir.
• Trafik kazası ölüm tazminatı hakların Korunması: Trafik kazası ölüm sonrası zarar gören tarafın haklarının korunması ve adil bir şekilde telafi edilmesi önemlidir. Bu nedenle, konusunda uzmanlaşmış profesyonel bir avukatların danışmanlığı ve temsili çok önemlidir. Uzman kadromuzla hizmetinizdeyiz.
2- Manevi tazminat değerlendirmesinde ölçüsüzlük
Ölümlü Trafik Kazası Tazminatı: Manevi zararın, maddi zarar gibi hesaplanmasının olanaksızlığı nedeniyledir ki, başlangıçtan beri yargıda bir ölçüsüzlük, bir belirsizlik süregelmekte; benzer olaylar ve benzer davalarda hükme bağlanan tazminat miktarları arasında derin uçurumlar bulunmaktadır.
Bunun hemen görünen nedenlerinin en başında, dava açanların ne miktar manevi tazminat isteyeceklerini bilememeleri, istek tutarlarının hiçbir hesaba ve hiçbir ölçüye dayanmamakta oluşu gelmektedir. Kimileri yüksek harç ödemeyi göze alarak son derece abartılı rakamlar üzerinden dava açarlarken, kimileri de nasıl olsa en aza indirileceğini düşünerek çok düşük miktarda manevi tazminat istemektedirler.
Yargıçlar da, bir zorunluluk varmış gibi, öteden beri gelenekleşmiş biçimde, dava dilekçelerinde istenenin mutlaka bir miktar altında, hatta çok daha düşük miktarda manevi tazminata hükmetmektedirler. Savcılık ve karakollar aracılığıyla yaptırılan “tarafların sosyal ve ekonomik” düzeylerinin araştırılması biçimindeki uygulamanın hiçbir yararı olmadığı gibi, bunun dışında yasada öngörülen “özel durumların” (818/BK.m.47) ve “olayın özelliklerinin” (6098/TBK.m.56) gözetildiği, bunların araştırılıp değerlendirildiği de söylenemez.
Yargıçların, deneyimli olsunlar veya olmasınlar, takdir yetkilerini kullanırlarken ne derece yerinde ve tutarlı bir karar verebildiklerini söylemek olası değildir. Şunun için ki, en başta davacı istekleri ölçüsüz ve tutarsızdır; ikincisi yargı düzenimizde manevi tazminata ilişkin bir ilkeler dizisi ve başvurulabilecek bir değerlendirme ölçütü oluşturulamamıştır. Çoğu Yargıtay kararlarında sıkça değinilen 22.06.1966 gün 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı, bugün çok gerilerde kaldığı gibi, içerdiği soyut tanımlamalar yol gösterici nitelikte değildir. Benzer olayları karşılaştırdığımızda, kararlar arasında önemli farklar bulunduğu, giderek aynı yargıcın aynı dönem içerisinde benzer dosyalardan birine yüksek, ötekine düşük miktarda tazminat “takdir” ettiği gözlemlenmektedir. Bu konuda Yargıtay kararları arasında da derin ayrılıklar görülmektedir. Birbirine yakın tazminat tutarlarını Yargıtay’ın kimi daireleri çok görürken, bir başkası az bulmaktadır. Bunun örnekleri çoktur. Kararlarda tek ortak nokta, İçtihadı Birleştirme Kararındaki bazı sözlerin yinelenmesidir; bunlar, manevi tazminatın elem ve ıztırabı dindirecek ve zarar görende bir tatmin duygusu yaratacak miktarda takdir edilmesi gerektiği biçimindeki bugün artık az çok geçerliğini yitirmiş, manevi tazminatın anlam ve işlevini ortaya koymakta yetersiz kalan tanımlamalardır. Son derece soyut bu tanımlamada, acı ve üzüntüyü ölçmenin olanaksızlığının yanı sıra, tatmin sözcüğü, ilk çağın öç alma isteğini, kısası ya da diyeti çağrıştırmaktadır. Aşağıda ayrıntılı olarak ele alacağımız üzere, günümüzde gelişen ve değişen düşüncelerle bu görüşler aşılmış, manevi tazminata toplumsal içerikli başka işlevler yüklenmiştir.
Uygulamada görülen bütün bu rasgelelikler, bir anlamda keyfilikler ve eşitsizlikler karşısında, ortak ve somut bir ölçü bulmak gerektiği kabul olunmalıdır. Bizce, manevi tazminat, maddi tazminat benzeri bir yöntemle, bir değer birimi üzerinden hesaplanmalı; bu hesaplamada Borçlar Yasası’nın ilgili maddelerindeki indirim nedenleri gözetilmeli; (818/BK.43-44/1 ve 6098/TBK.51-52) yargıçlar, hesap sonucuna bakarak ve yasalarda öngörülen “özel durumları” da dikkate alarak manevi tazminata hükmetmelidirler. (MK.4, BK.42/2-44/2, TBK.50/2-52)
Manevi tazminat, malvarlığı eksilmesini veya kazanç yoksunluğunu giderme aracı olmamakla birlikte, örneğin, bedensel zararın derecesine göre değişen yüzdelere bağlı sigorta tazminatları benzeri bir manevi tazminat hesabı yapılması olanaklıdır. Ölümlü olaylarda da destek payları üzerinden bir değerlendirme yapılabilir. Manevi zararın maddi zarar kadar kolay paraya çevrilememesi, matematik cetvellerle hesaplanıp kesinlikle saptanamaması, onun parasal maddi denkleştirme işleminin bir parçası sayılmasına engel olmamalıdır. “Maddi zarar hesaplanır, manevi zarar takdir edilir” özdeyişi günümüzde geçerliğini yitirmiştir.
Manevi tazminatın, maddi tazminat benzeri hesaplanması sırasında, hangi değer ölçüsünün (para biriminin) esas alınmasının uygun olacağı hususu aşağıda ilgili bölümünde açıklanacak; daha doğrusu önerilecektir.
Önerilerimizde, bazı yasalardaki manevi tazminat benzeri “ödenceler” örnek alınmış, o tür yasal düzenlemeler esin kaynağımız olmuştur. Örneğin, İş Yasası’ndaki “kötüniyet tazminatı” (4857 sy.İş K.m.17/6), haksız fesih tazminatı (m.21/1), sendikal tazminat (2821 sy. Sendikalar K.m.31/6) Borçlar Yasası’ndaki “alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile, borçlunun kararlaştırılan ceza parasını ödeyeceği” hükmü (BK.m.159 ve TBK.m.180), FSEK 68.maddesine göre eser sahibinin tazminat isteme hakkı bunlardandır.